[Bu sayfadaki tüm bilgiler Uluslararası Ağız Sağlığı ve Toksikoloji Akademisinin web sayfasından alımıştır]
Multipl skleroz (“MS”) ilk kez on dokuzuncu yüzyılda amalgam dolgularının yaygın olarak kullanıldığı zaman dilimi boyunca tanımlandı. MS hasatalığı bulunan kişilerin çoğunluğunda amalgam dolgularının çıkarılmasından sonra kişilerin hastalıklarının yavaş yavaş düzeldiğini (kendiliğinden remisyon) göstermiştir. 1966’da yayınlanan çalışmalarda Baasch, multipl sklerozun erişkin bir akrodynia formu (pembe hastalık) olduğu ve çoğu durumda amalgam dolgularından gelen cıva tarafından ortaya çıkan bir nöro-alerjik reaksiyon olduğu sonucuna vardı ayrıca amalgam dolgular çıkarıldıktan sonra MS’in ilerlemesinin durduğunu ve iyileşme eğilimine girdiği çalışmalarda gösterilmiştir. 1978’de yayınlanan ayrıntılı bir çalışmada Craelius, MS ölüm oranları ve diş çürüğü arasında güçlü bir korelasyon göstermiştir (P <0.001). Veriler, bu korelasyonun şansa bağlı olmasının imkansızlığını göstermiştir.
1983 yılında TH Ingalls, MD tarafından sunulan bir hipotezde, kök kanallarına yapılan retrograt dolgulardan veya amalgam dolgulardan elde edilen cıvaların yavaş sızıntısının orta yaşta MS’e yol açabileceğini öne sürmüşdür. 1986’da yayınlanan araştırmada Ingalls, MS ve çürümüş, eksik ve dolu dişlerin sayısı arasındaki korelasyon incelendiğinde MS’in nedenlerini inceleyen araştırmacıların, hastaların diş geçmişlerini dikkatlice incelemeleri gerektiğini belirtmiştir.
1987’den Ahlrot-Westerlund tarafından yapılan araştırma, MS hastalarının, beyinsel omurilik sıvısında, nörolojik olarak sağlıklı kontrollere kıyasla, normal cıva seviyesinin sekiz kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir .Ek olarak, araştırmacılar, Rocky Mountain Research Institute, Inc.’den Siblerud ve Kienholz, diş amalgam dolgularından elde edilen civaların 1994’te yayınlanan çalışmadaki MS’le ilgili olduğu hipotezini araştırdılar. amalgamları:Amalgamlı MS deneklerinde ve amalgamı çıkarımış olan MS deneklere göre anlamlı derecede düşük kan hücreleri, hemoglobin ve hematokrit seviyeleri saptandı. Tiroksin düzeyleri de MS amalgam grubunda anlamlı derecede düşüktü ve toplam T Lenfositleri ve T-8 (CD8) supresör hücrelerini anlamlı derecede daha düşük seviyelerde olduğu goruldu. MS amalgam grubunda anlamlı derecede yüksek kan üre azotu ve düşük serum IgG vardı. Saç cıvaları, MS hastalarında, MS olmayan kontrol grubuna kıyasla anlamlı derecede yüksekti. Bir sağlık anketi amalgamlı MS deneklerinin, son 12 ay boyunca amalgam çıkarması olan MS gönüllülerine kıyasla anlamlı derecede daha fazla (% 33,7) alevlenme olduğunu tespit etti.
Miyelin beynin vücuda mesaj göndermesine yardımcı olan bir maddedir , MS araştırmasının temel bir bileşenidir ve MELISA Vakfı, metal alerjisi ve miyelin erozyonu arasındaki kuvvetli bağlantıyı tanımlamışlardır. Ve bunu MS’i anlamada atılım olduğunu düşündüklerini söylemişlerdir.
1999’da yayınlanan araştırmada Stejskal ve Stejskal, aşırı duyarlı reaksiyonların, söz konusu metale alerjisi olan bir kişinin vücuduna giren metal parçacıkları tarafından tetiklendiğine dikkat çekti. Bu tanecikler, miyeline bağlanarak protein yapısını hafifçe değiştirirler . Aşırı duyarlı insanlarda, yeni yapı (miyelin artı metal partikül) yabancı bir işgalci olarak yanlış tanımlanır ve saldırıya uğrar (otomatik bağışıklık tepkisi). Suçlu, beyindeki MS hastalarında sık görülen “miyelin plakları” gibi görünüyor. Bu tür plaklar metal alerjisinin bir sonucu olabilir. MELISA Vakfı kısa süre sonra otoimmünite sorunları olan hastaların çoğu zaman diş dolguları olan metal kaynağını kaldırarak tam bir iyileşme sağladığını belgelemeye başladı.
Bates ve arkadaşlarının yaptıkları retrospektif bir kohort çalışması 2004 yılında yayınlandı. Çalışmada Yeni Zelanda Savunma Kuvvetleri’ndeki (NZDF) 20.000 kişinin tedavi kayıtlarının incelenmesini içermekteydi. Araştırmacılar, diş amalgamı ve sağlık etkileri arasındaki potansiyel bağlantıları araştırmayı amaçladı ve bulguları, bunların arasında “göreceli olarak güçlü” bir ilişki olduğunu ortaya koydu. Ancak , daha önce yayınlanmış üç MS vaka kontrol çalışmasında, amalgam dolgu ile anlamlı bir ilişki olmadığı sonucuna varılmıştır. Anca, Bates ve meslektaşları bu üç çalışmadan sadece birinde olay vakaları ve diş kayıtları kullandığını ve aynı çalışmanın daha çok sayıda amalgam cıva dolgusu için daha yüksek risk tahminleri ürettiğini belirtti.
Kanadalı araştırmacılar tarafından dental amalgam ve multipl skleroz arasındaki ilişkinin sistematik bir derlemesi yapıldı ve 2007’de yayınlandı. Aminzadeh ve arkadaşları Amalgam taşıyıcılar arasında MS oran riskinin tutarlı olduğunu belirttiler ancak bunun hafif ve istatistiksel olarak anlamlı bir tutarlılık olmadığını öne sürdüler. Bununla birlikte, kendi çalışmalarının sınırlarını belirttiler ve ayrıca gelecekteki çalışmaların dental amalgam ve MS arasındaki herhangi bir bağlantıyı daha fazla incelerken amalgam boyutu, yüzey alanı ve maruz kalma süresi gibi diğer faktörleri de dikkate almaları gerektiğini soylediler.
2011 yılında yayınlanan araştırmada Attar ve arkadaşları ,MS’li yetmiş dört hasta ve yetmiş dört sağlıklı gönüllüde serum civa seviyesinin kontrolunda MS hastalarındaki seviyenin anlamlı derecede yüksek olduğunu buldular. Serumdaki yüksek civa seviyelerinin multipl skleroz duyarlılığında bir faktör olabileceğini öne sürdüler.
2014 yılında, Avustralya’daki Sydney Üniversitesi’nden Roger Pamphlett’in cıva da dahil olmak üzere çevresel toksik maddelerin merkezi sinir sistemi rahatsızlıklarına bağlı olduğunu belirten tıbbi bir hipotez oluşturdu. Ortaya çıkan noradrenalin disfonksiyonu çok çeşitli CNS hücrelerini etkiler ve bir dizi nörodejeneratif (Alzheimer, Parkinson ve motor nöron hastalığı), demiyelinizan (multipl skleroz) ve psikiyatrik (majör depresyon ve bipolar bozukluk) koşulları tetikleyebilir denildi.
2016’da yayınlanan araştırmalar Pamphlett’in hipotezini desteklemek için kanıt topladığını gösterdi. O ve bir meslektaşı, 1-95 yaşları arasındaki 50 kişiden omurilik örneklerini incelediler.61-95 yaş grubundakilerin% 33’ünün spinal internöronlarında ağır metaller bulunduğunu tespit ettiler (oysa genç yaşta yoktu). Araştırma, şu sonuçlara varmalarını sağladı: “Daha sonraki yaşamlarda toksik metallerin inhibe edici interneuronlara zarar vermesi, motonöronlara eksitotoksik hasar verebilir ve ALS / MND, multipl skleroz, sarkopeni ve buzağı fasikülasyonları gibi durumlarda motonöron hasarına veya kaybına neden olabilir.
Yukarıdaki metin aşağıdaki sayfadan tercüme edilmiştir.https://iaomt.org/resources/dental-mercury-facts/dental-amalgam-mercury-multiple-sclerosis/